simurg

Bir zamanlar, kuşlar arasında büyük bir karmaşa ve belirsizlik hüküm sürüyormuş. Liderleri yokmuş ve kuşlar, kimin peşinden gitmeleri gerektiğini bilemiyorlarmış. Kuşların en bilgesi olan Hüdhüd kuşu, onlara Kaf Dağı’nın tepesinde yaşayan Simurg adında güçlü ve bilge bir liderin varlığını anlatmış. Kuşlar, Simurg’u bulup ona önderlik etmesini istemek amacıyla yola koyulmuşlar. Bu yolculuk sırasında kuşların yedi vadiyi geçmeleri gerekiyormuş. Her vadi, ruhsal ve fiziksel sınavlar niteliğindeymiş:

İstek Vadisi

Istek vadisi, ruhsal yolculuğun başladığı yerdir. Bu aşama, içsel farkındalığın uyanması ve kişinin günlük, dünyevi yaşamından daha yüksek bir amaca yönelme kararı vermesiyle başlar. 

Aşk Vadisi

Bu vadide, yalnızca insana veya dünyadaki herhangi bir varlığa duyulan aşkın ötesine geçilir ve mutlak hakikate duyulan sevgi keşfedilir. 

Marifet Vadisi

Bu aşamada kişi, manevi bilginin ve hikmetin kapılarını aralamaya başlar. Ancak bu bilgi, akıl yoluyla edinilen sıradan bir bilgi değildir; kalp yoluyla elde edilen bir sezgi ve içsel aydınlanma ile kazanılan bilgidir. 

İstiğna Vadisi

İstiğna, Arapça kökenli bir kelime olup, hiçbir şeye muhtaç olmama, bağımsızlık ve tam anlamıyla özgürleşme anlamına gelir.

Tevhit Vadisi

Tevhid,  birlik veya birleştirme anlamına gelir. Bu aşama, her şeyin birlik içinde olduğunu anladıkları yerdir.

Hayret Vadisi

Kainatın yaratılışı, yaşamın karmaşıklığı ve her şeyin düzeni, kişinin aklını ve kalbini sarar.

Fakr u Fena Vadisi

Fakr, yoksulluk ve ihtiyaç duygusunu; fenâ ise kendini yok etme anlamına gelir. Bu vadi, her türlü dünyevi ve manevi arzulardan sıyrıldığı bir noktadır.

Binlerce kuş bu yolculuğa başlar, ancak yolculuk oldukça zahmetli geçer. Kuşların çoğu pes eder; bazıları korkudan, bazıları zaaflarından dolayı geri döner. Sonunda yalnızca otuz kuş, Simurg’un yaşadığı zirveye ulaşır. Kaf Dağı’na ulaştıklarında bekledikleri Simurg’u göremezler, bunun yerine zirvede aynalaşan kristallerden kendi yansımalarını görürler. Aslında Simurg, “otuz kuş” anlamına gelir. Yani Simurg, kendi benlikleridir; aradıkları bilgelik ve hakikat zaten içlerinde bulunmaktadır. Gerçekleştirdikleri bu uzun ve zahmetli yolculuk, onları kendi özlerine ulaştırmıştır. Kuşlar, aradıkları liderin kendileri olduğunu ve içlerindeki potansiyeli keşfetmeleri gerektiğini anlamışlardır.

Zaman zaman biz de bu kuşlar gibi kendimizi bir karmaşanın, belirsizliklerin içinde buluruz. Yetersizliklerimizi durduğumuz noktada tamamlama çabası ne yazık ki yersizdir. Küçük bir noktaya sıkıştırıp durduğumuz yaşamımızı, o noktadan başlayıp ucu bucağı olmayan bir yolculuğa dönüştürebiliriz. Bu yolculuk tabii ki yollara düşmekten ziyade, kendini bulma amacıyla içimize döndüğümüz ve kendimizi dönüştürdüğümüz bir yolculuktur.

Yetiştirildiğimiz kadarıyla kalıyoruz çoğu zaman bazı noktalarda. Ailelerimizin ve aldığımız eğitimin şekillendirdiği hayatların bize ait olmadığını zamanın akışı yüzümüze çarpıyorsa da farkına varamıyoruz. Anne ve babalarımızın bizi sevdiği gibi seviyor, onlar gibi başa çıkıyoruz hayatla. Hayatımıza yön verecek birilerini arıyor, başkalarına ait kimlikleri benimsiyoruz. Zaten önümüz, arkamız, sağımız, solumuz bizi kendine benzetmeye çalışan, özünde kendinden farklı olana duydukları nefretle beslenen bir sürü grupla sarılmışken, bir de üstüne biz de savuruyoruz benliğimizin eşsiz cevherlerini pervasızca. Hiç üzerine düşünülmemiş egomuz, nefsimiz, kabul ve ret ölçülerimizle saldırıyoruz hayata ve tüketiyoruz evrenin özündeki sevgiyi, ahengi. Evren birlik ve bütünlük iken insanın bireyselliğini yüceltmiyorum. Simurg gibi düşmeli yollara. Kendini aramaya başlamalı önce. Kendi özüyle buluşmalı ve yürümeli el ele. Birbirini beslemeli ruhlar, yönlendirmek yerine. Ortak değerler, idealler ve hedefler birleşmeli. “Niyet, eylemin kalbidir” der Abdülkadir Geylani. Kendi özümüzdeki birlik ve bütünlüğü bulmaya niyet edelim. Niyetlerimiz birleştirsin bizi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir